Psikoloji eğitimi boyunca akademinin önerdiği birçok kitabı okuyor ve psikoloji tarihi hakkında genişçe bir bilgiye…

Borç Filmi – Tufan Karakterinin Bir İncelemesi ve İyilik Üzerine Fikirler
*** SPOILER İÇERİR ***
Film, iç karartıcı gerçekliği fazla abartıya kaçmadan ve tüm bu gerçekliğin ve hayatın ağırlığının altından ortaya çıkan neşeyi ihmal etmeden aktarmasıyla benim beğenimi kazandı. Vuslat Saraçoğlu’nun yönetmenliğini yaptığı filmi izlerken yönetmenin bir kadın olduğunu bilmiyordum ama bir kadının ellerinden çıktığını öğrendiğimde çok da şaşırmadım. Değindiği konular ve anlatım diliyle kadını gölgede bırakmadan ve kadının dünyasını aktarırken izleyiciyi lüzumsuz bir romantizme boğmadan, kadın ve erkeği insan paydasında birleştirerek sade bir gerçekçilikle verdiğini düşünüyorum.
Film, ortalama bir Türkiye evinin içinde, kadının ev hanımı olduğu, tek çocuklu bir ailenin çemberinde geçiyor. Bir ailenin iç yapısını, para sıkıntılarını ve gündelik hayatlarına sinmiş iyilik hislerini izliyoruz. Peki bu iyilik hissinin kaynağı nedir? Daha önce sinemada olağan kötülük üzerine birçok yapım gördüm. Kötülüğün kaynağının irdelenmesi alışık olduğum bir tema. İyiliği ve samimiyeti irdelemesi ise bu filmin ilgi çekici olan bir diğer tarafı bence.
Filmin başında yere düşen kargayı veterinere götüren ve kanadı sarılmış kargayı eve getiren Tufan’ın benliğinde her an izlediğimiz merhamet dolu davranışları anne ve babasız büyümüş olmasından kaynaklanıyor olabilir. Anne ve babasının olmadığını filmin ortalarındaki yemek sahnesinde öğreniyoruz. Bu açıdan karakter yapılandırmasını güçlü buldum. Aynı şekilde filmin ana iskeletini oluşturan, komşu Huriye’nin hastalığı sonucunda eve davet edilmesi ve Tufan tarafından hızla sahiplenilmesi de sevgi ihtiyaçlı yapıya bir işaret. İnsan psikolojisi çift kutuplu bir sistemdir. Yaşayışta eksik olan duyguyu, vermek yoluyla tamamlamaya girişebilir. Tufan da sıcak bir aile yuvasına sahip olamamışlığını verici ve vicdani sorumluluğu yüksek, fazla anlayışlı bir insan olarak telafi ediyor olabilir. Tufan’ın bu yapısına bir örnek olarak da işyerindeki tutumlarını ele alabiliriz. Aylardır maaşını alamıyor olmasına ve evdeki sorunlar dağ gibi büyüyor olmasına rağmen patronuna karşı en anlayışlı davranan personel Tufan’dır. Peki bu zorlantılı iyilik yapısı nereye kadar devam edebilir? Tufan gibilerin de bir sınır noktası vardır. Bu sınır noktası soyut bir noktaya çekilmiş olsa da ondaki tavır değişikliğini Huriye Teyze’nin, maaşının tamamını kızına gönderdiğini öğrendiği zaman görüyoruz. Tufan’ın iyilik yapma hissi burada son buluyor. Peki burada ne oluyor? Burada Tufan’ın iyiliğinin aslında karşılıklılık içerdiğini anlıyoruz. Huriye Teyze’nin maaşını kızına göndermesine izleyici olarak ben de sinirlenmiş olsam da Tufan’ın Huriye Teyze’yle yaptığı konuşmadaki kırıcı tavrının ve ani değişikliğinin incelemeye değer olduğunu düşünüyorum. Ona borçlu olan patronunun karşısında çok anlayışlı olan Tufan’ın, iyilik için evinde misafir ettiği Huriye Teyze’yi hızla gözden çıkarması, aslında yaptığı iyilikleri Huriye Teyze’nin hesabındaki borç hanesine yazdığını mı gösteriyor? Tufan’ın bu tek taraflılığı belki de hepimizden, yani insandan bir parça içeriyor ve iyiliğin ve kötülüğün genelgeçer bir tanımının olmadığını ve yapılandırılmış kavramlar olduğunu bana hatırlatıyor. İçinde bulunduğu duruma göre kendisinin karar verdiği “iyi”ye göre davranan Tufan, durum değişince “iyi”sini de değiştiriyor. Peki bunun için onu suçlayabilir miyiz? Bu soru herkesin kendi içinde cevap vermesini gerektiriyor ve bence bu film de sanatsal kaygının ötesinde bu soruyu sordurmayı amaçlamıştı.
Son bir not olarak filmle ilgili en çarpıcı duyguyu bende uyandıran sahneye değinerek bu filmin iyilik çerçevesindeki kendimce incelemesini bitirmek istiyorum. Filmde 2 hasta karakter vardı. Bu karakterlerin ikincisi olan karga filmin sonunda iyileşti ve Huriye Teyze’nin hastalığıyla doldurduğu ve sertçe kovulduğu salonda neşe içinde dolaşmaya başladı. Ben buradan bir mesaj çıkaracak olsaydım; bu mesaj kalıcı olanın sahici olan olduğu olurdu. Kargadan bir karşılık beklemek mümkün değildi, o yüzden de “Borç”u yoktu.